4 Temmuz 2009 Cumartesi

Türkiye'de Ulusal Sol ve Kökeni

Türkiye’de gerçek anlamda Sol Hareketlerin ortaya çıkışı, Cumhuriyetin ilk yıllarında, sanayinin olmadığı ve savaş sonrası bir dönemde olmuştur. Bu yüzden Türk Solunda güçlü bir Milliyetçilik ve anti-emperyalizm vardır.
Gerçekte, gerçek Türk Solu ile gerçek Türk Milliyetçiliği, birbiriyle iç içe geçmiş ayrılmaz bir bütündür.

Türkiye’de her ne kadar Enternasyonalist ve Milletten kopuk bir Sol varsa, aynı şekilde, Amerikancı ve Milletten kopuk bir de Milliyetçilik vardır.

Ancak Ulusal Sol, her ne kadar “Sol” adını taşısa da gerçekte “ne sağ ne de sol bir akımdır”. Gerçekte, Ulusal Sol, tam Merkezde bi akımdır ve Kapitalizme ve Komünizme karşı “Üçüncü Yol”u temsil etmektedir.

Neden Sosyalizm

Sosyalizm, gerçekte ekonomi ve mülkiyetle ilgili bir ideolojidir. Ancak tek bir sosyalizm yoktur. Ulusal Sosyalizm de, sosyalizmin içerisinde bir alternatiftir.

Bazıları gerçek yeri tam ortada olan bu akıma neden “Sol” denildiğini merak edebilirer.
Bunun sebebi, sağın Kapitalizmden ayrılamayacak oluşudur. Yani bir Milliyetçi, asla Kapitalist olamaz.
Milliyetçi olduğunu söyleyen bir kişi, daima Anti Kapitalist olmak ve Milletinin çıkarlarını Sermayenin çıkarlarının üstüne koymak durumundadır.
Zira Milliyetçilik, bir zümrenin değil, Milletin tamamının refahını düşünen bir akımdır. Bu noktada, milliyetçilik ister istemez sosyalleşir yani toplumsallaşır. Bir avuç zengin burjuvanın değil, Kamunun (Toplumun) yani bir başka deyişle “Milletin Çıkarları” gündeme gelir.

Ulusalcı Bir Sosyalist: Nurettin Topçu

Son yıllarda, küreselleşme karşıtı karma sol hareketin içinde, yerli ve özgürlükçü sosyalizm arayışları, teknoloji ve endüstri karşıtlığı ve çevrecilik önemli tartışma konuları olmuştur. Küresel kapitalizmin insanlığın beşte dördü için yarattığı sefalet, dünya çapında sanayileşmenin sebep olduğu ekolojik felaketler, Marksçı solda bile endüstri ve kapitalizmle ilgili bazı paradigmaların sorgulanmasına sebep olmuştur: Örneğin, kapitalizm ve sanayileşmenin, insanlık tarihinin mutlaka geçilmesi gereken mertebeleri olarak kabul edilmesindense, daha insanî, eşitlikçi ve dayanışmacı bir topluma giden yolun klasik Marksçı gelişim şemasının dışında aranması gerektiği konusunda düşünceler üretilmiştir.

Aslında bu fikirlerin tohumları çok eskiden atılmıştır. Friedrich Engels bile, 1845 yılında yayımladığı İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu’nda sanayileşme öncesi İngiltere’de işçilerin, endüstri devrinde yaşadıklarıyla karşılaştırıldığında daha insanî bir yaşantı sürdürdüklerini ima etmektedir:
“Böylelikle işçiler oldukça rahat bir yaşantı sürdürüyorlar, tam bir dindarlık ve dürüstlükle, huzur içinde yaşıyorlardı; maddi durumları da kendilerinden sonra gelenlerden çok daha iyiydi. Ölesiye çalışmaya ihtiyaçları yoktu. İstedikleri kadar çalışıyorlar ve yine de gerekeni kazanıyorlardı. Bahçede ve tarlada kendileri için bir eğlence olan sağlıklı bir iş yapabilmek için boş vakitleri vardı. Komşularının eğlencelerine ve oyunlarına da katılabiliyorlardı. Bütün bu oyunlar – bowling, kriket, futbol, vs. – onların fiziksel sağlıklarına ve kuvvetli olmalarına katkıda bulunuyordu. Çoğunlukla güçlü, sağlam yapılı insanlardı. Sekiz on iki saatlık iş, onlar için sözkonusu değildi.”1

Bu tartışmalar bağlamında Nurettin Topçu’nun yerli sosyalizm arayışı ve çevreciliği, belki de, hiçbir zaman bu kadar güncel olmamıştır. Ancak Nurettin Topçu Sosyalist olduğu kadar da Milliyetçi ve Irkçıydı: Yazılarında yer yer sezilen yabancı düşmanlığı ve kendisinin tasavvur ettiği yerli sosyalizme eşlik eden nasyonal-sosyalizmin Hitlerci yorumuna açıkça ifade edilen bir hayranlık.
Avrupa tarihinde, faşizan hareketlerin çoğu, Kapitalizm karşıtlığını, çoğu zaman yabancı düşmanlığı hatta ırkçılıkla sonuçlanan kültürel özcülüğü ile doğa severliğini birleştirmişlerdir.

Bugüne kadar Topçu’nun düşüncesini kavramsallaştırmak için iki önemli kavram ortaya atılmıştır. Biri, Türk Sağının Üç Hali adlı eserinde Tanıl Bora’nın öne sürdüğü “muhafazakâr devrim”2, diğeri ise Süleyman Seyfi Öğün’ün kullandığı “üçüncü dünyacı popülizm”.3
Bu iki kavramdan birincisi Avrupa fikirler tarihinden, aslında 1920’li yılların Almanyası’ndan alınmışken, diğeri Batı’nın emperyalizmine karşı direnişe vurgu yapmaktadır.
Yine de bu kavramların çizdiği çerçevede “Hangi Nurettin Topçu?” sorusu sorulabilir. Nurettin Topçu hem bir sosyalist ve anti-emperyalisttir hem de hem de faşist bir fikir adamıdır

Nurettin Topçu ve Nasyonal Sosyalizm

Topçu’nun hareket felsefesi üzerine yazanların çoğu, özellikle Sorbonne’da 1934 yılında verdiği, daha sonra Ahlâk İsyanı adıyla Türkçeleştirilecek olan Conformisme et révolte: Esquisse d’une psychologie de la croyance adlı doktora tezini incelendiğinde, onun, tez hocası ilerici katolik aydınların önde gelenlerinden Maurice Blondel’in Action felsefesinden ne kadar etkilendiğini farkediyor. Ancak Nurettin Topçu’nun kendine özgü bir çizgisi olduğu da muhakkak.
Nurettin Topçu’nun nasyonal-sosyalizm ile ilişkisi incelendiğinde, Topçu’yla Blondel arasındaki Nazi ideolojisi konusunda görüş farkı önemli bir entelektüel yol ayrımına işaret etmektedir.

Topçu “Sosyalizm ve Şekilleri” adlı bir makalede “milli değerlerle geleneklere dayanan faşizm ile aynı esaslara dayanan Alman milli sosyalizmi, devlet sosyalizminin en mükemmel gerçekleşmesi ol[duğunu]”4 yazmaktadır.
Devletçi sosyalizm Topçu için olumlu vasıflara sahiptir: Adı geçen makalede “devlet sosyalizmi[nin] gelenekçi ve ulusalcı” olduğunu, “toplum şartlarını kabul et[tiğini], tarihi zorunluluklarla şekillendiğini, devrimci değil, reformcu”5 olduğunu vurgulamaktadır.

Ancak Nurettin Topçu’nun birebir Nasyonal Sosyalizmin takipçisi olduğunu söylemekde mümkün değildir.
Fırat Mollaer’in “Türk Sosyalizmine Bir Katkı: Türk Düşünce Dünyasında Anadolu Sosyalizmi” adlı makalesinde haklı olarak Topçu’nun Anadolu sosyalizmi arayışının Hitlerci nasyonal sosyalizmden çok farklı olduğunu vurguluyor.

Ancak Topçu’nun ekonomik görüşleri, Alman Nasyonal Sosyalizmine göre daha sosyalist pratiğe daha yakın olsa da Irkçılık ve yabancı düşmanlığı bağlamında Hitler’e yakın düşüyor.

“Bugün bir milletin içinde birçok soylardan insanların karıştığını görüyoruz. Bazı yerlerde milletin ana soyuna dışardan karışanlar onun geçmiş ve geleceğine ait mesuliyetlere sahip olmadıkları için hayatını her sahada zehirleyici tesir yapıyorlar. O millete felâket getiriyorlar.”17
Benzer sözler, Avrupa’da Hitler’in mirasını üstlenen çeşitli aşırı sağcı parti ve örgütlerin broşürlerinde de okunabilir. Topçu’nun, ofisine Hitler’in resmini asmasına neden olan olgulardan biri Alman Nasyonal Sosyalizmine duyduğu yaklınlık ise diğeri de Hitler ile kesişen Irkçı görüşleridir.

Üçüncü Dünyacılık ve Orta Doğulu Sosyalizmler

Nurettin Topçu’nun düşüncesinde Irkçılığın yerini görmezlikten gelmek mümkün değildir. Ancak sosyalizm, emperyalizm karşıtlığı ve çevrecilik fikirlerini oluşturan diğer önemli olgulardır.
Bu olgular Hitlerci nasyonal sosyalizmde yoktur ve Nurettin Topçu’yu üçüncü dünyada ve Ortadoğu’da gelişen yerli sosyalizm arayışlarına yaklaştırmaktadır.
Zaten Topçu’nun Kapitalizm karşıtlığı ve Sosyalizmi, onun Türkiye’de uzun yıllar Amerikancı (işbirlikçi) bir çizgi izlemiş olan muhafazakâr Milliyetçi çevreler tarafından dışlanmasına neden olmuştur.
“Yeryüzünde muazzam musibet olan komünizmin süratle ve önüne geçilmez şekilde ilerleyişi ise, kapitalizmin vicdansız darbelerine karşı insanlığın içinden doğan zaruri bir tepkidir. Bunun sorumlusu yine Amerikan kapitalizmidir,” 18 diye yazmıştır Nurettin Topçu, Haziran 1968’de.

Emperyalizm ve kapitalizm karşıtı tutumuyla, Topçu’nun Ali Şeriati, Arap dünyasındaki İslâmi sol arayışları, Nasırcılık, Baasçılık ve Michel Eflak, hatta Suriye Ulusalcı Sosyalist Partisi ve Antun Saadet, gibi sosyalistler ile araştırılması ve incelenmesi gereken ortaklıklar vardır.

Örneğin, Hece Dergisindeki yazısında, Akif Emre, “Nurettin Topçu’da Öteki Dünyalar” adlı makalesinde, Amerika karşıtlığı ve İslamî sosyalizm arayışı bağlamında Nurettin Topçu ile Seyit Kutup’un yaklaşımları arasında bir karşılaştırma yapılabileceğini yazıyor.19

Mustafa Şahin ise, “Evet İsyan Ahlâkı ya da Merd-i Mü’minin İsyanı” adlı makalesinde Topçu’yu Muhammed İkbâl ile karşılaştırıyor.20 Ancak bu karşılaştırmada İkbâl’in Marx’a ve Lenin’e karşı ilginç tutumundan bahsetmiyor. İkbâl’in “Tanrı Önünde Lenin” ve “Karl Marx’ın Sesi” gibi sosyalistlerin kapitalizme ve “Batı”ya karşı isyanlarının haklılığını vurguladığı şiirleri de vardır.
Birçok açıdan ilkel bir komünizm karşıtlığı sergileyen Topçu’nun bu tür şiirlere nasıl yaklaştığı önemli bir araştırma konusudur, çünkü İkbâl de bu şiirleri bir Müslüman olarak, hatta Müslüman olduğu için yazmıştır. Şahin, makalesinin sonunda İranlı İslamcı sosyolog ve filozof Ali Şeriati’ye bir gönderme yapmaktadır.21 Kuşkusuzca karşılaştırmalı çalışmalar bağlamında Topçu’yu Şeriati ile bir arada incelemek çok uygundur.22 Şeriati’nin İslam’la Marksçılık arasındaki senteziyle Topçu’nun Anadolucu sosyalizmi arasında dikkate değer benzerlikler görülüyor. Hatta mistisizm arayışlarında fazlasıyla Fransız oryantalist Louis Massignon’dan etkilenmiş oldukları söylenebilir. Şeriati de, İslamcı olmakla birlikte, sentezini insancıl temellere otururtmaktadır.

Nurettin Topçu her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin batıcı tutumunu sorgulamış olsa da, kültürel alanda Batılı olmayan dünyaya karşı tutumu Cumhuriyet’in resmi politikasından çok da farklı değildir.

Sonuç

Sonuç olarak, Nurettin Topçu sosyalist hümanizmi ve evrensel olmakla birlikte, kültürel, politik ve ekonomik olarak emperyalizm karşıtlığı ve bununla birlikte Milli değerleri ve Irkı yücelten yönüyle evrensel ve yereli kucaklamış bir kişidir.

Başka bir dünya için mücadele eden ve Milli kimliğini kaybetmemiş Türk Sosyalistleri ve ABD işbirlikçisi değil, gerçek Milliyetçiler için kesinlikle ilgi çekici bir kişiliktir.
Zira, Topçu’nun dayanışmacı, çevreci ve yerli sosyalizm arayışı daha insani bir toplumsal ve ekonomik düzene susamış olanlara bir alternatif sunmaktadır.

*Laurent Mignon'un Hece Dergisindeki yazıları kaynak olarak kullanılmıştır.
1 Friedrich Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu, Çev. Oktay Emre, İstanbul: Gözlem Yayınları, 1974: 60-61.
2 Tanıl Bora, Türk Sağının Üç Hâli: Milliyetçilik, Muhafazakârlık, İslamcılık, İstanbul: Birikim Yayınları, 2003:90.
3 Süleyman Seyfi Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1992.
4 Nurettin Topçu, “Sosyalizm ve şekilleri”, Ahlak Nizâmı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1999: 232.
5 A.g.y., 232.
6 Fırat Mollaer, “Türk sosyalizmine bir katkı: Türk Düşünce Dünyasında Anadolu Sosyalizmi”, Hece, 109, Ocak 2006, 37.
7 A.g.y., 37.
8 Karl Otto Paetel, Nationalbolschewismus und Nationalrevolutionnäre Bewegungen in Deutschland, Schnellbach: Verlag Siegfried Bublies, 1999: 211 ve Otto Strasser ve Victor Alexandrov, Le Front Noir contre Hitler, Paris: CAL, 1968: 125-126.
9 Armin Möhler, Die Konservative Revolution in Deutschland (1918-1932): Ein Handbuch, Graz: Leopold Stocker Verlag, 1999.
10 Karl Otto Paetel, Nationalbolschewismus und Nationalrevolutionnäre Bewegungen in Deutschland, Schnellbach: Verlag Siegfried Bublies, 1999.
11 Nurettin Topçu, “İnsanlar ve Yahudiler”, Ahlâk Nizâmı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1999: 205-209.
12 Nurettin Topçu, “Para ve Yahudi”, Ahlâk Nizâmı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1999: 210-213.
13 Nurettin Topçu, “İslam Davası ve Yahudilik”, Ahlâk Nizâmı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1999: 214-218..
14 Nurettin Topçu, “İnsanlar ve Yahudiler”, 205-209.
15 A.g.y., 209.
16 A.g.y., 208.
17 Nurettin Topçu, “Millet ve Milliyet”, Yarınki Türkiye, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1999:129.
18 Nurettin Topçu, “Amerikan Vahşeti”, Ahlâk Nizâmı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1999: 222.
19 Akif Emre, “Nurettin Topçu’da Öteki Dünyalar”, Hece, 109, Ocak 2006, 46.
20 Mustafa Şahin, “Evet İsyan Ahlâkı Ya Da Merd-i Mü’minin İsyanı”, Hece, 109, Ocak 2006, 68-75.
21 A.g.y., 75.
22 Ali Şeriati konusunda, Ali Rahnema’nın An Islamic Utopian: A Political Biography of Ali Shari’ati (Londra: I.B. Tauris, 1998) adlı biyografik çalışması çok önemli bir yapıttır. Ne sevindirici bir durumdur ki, Nurettin Topçu Özel Sayısıyla aynı günlerde Hece Yayınlarınca yayımlandı: Müslüman Ütopyacı, Ali Rahnema; Türkçesi, İhsan Toker, Hece Yayınları, Ankara 2005.